top of page

TEKELCİ KAPİTALİZM ÇAĞINDA AKIL, KİMİN AKLIDIR?

Güncelleme tarihi: 10 Tem 2023

Tekelci kapitalizm çağında aklımızı kullanma cesareti gösterebilir miyiz?


Tekelci kapitalizmin hâkim olduğu bir sistemde kişinin kullanma cesareti gösterebileceği bir aklı var mıdır?


Kullanma cesareti gösterilen akıl varsa bu akıl ne denli kendi aklıdır?


Sosyal medyaya baktığımızda her gün milyonlarca insan bilmeye cüret edip her şeyi fazlasıyla bilmiyor mu?


Tekelci kapitalizm çağında “sapere aude” ifadesinin anlamı nedir?


Neden “Radikal Kapitalist” Yoktur?



“Sapere aude” ifadesi, I. Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” başlığıyla 1784 yılında yazdığı makalenin son cümlesidir. Yazıldığı zaman ve düşünce iklimi göz önüne alındığında rekabetçi kapitalizmin egemen olduğu bir döneme aittir. Burjuva sınıfının aristokrasiye karşı savaşında akıl ve onu kullanma etkinliği pozitif bir anlam taşıyordu. Sermaye, egemenliğini ilan ettiğinde ise ezilen sınıf için akıl sermayeye karşı bir silah olarak kullanılma tehlikesi taşımaktaydı. Bu noktada rekabetçi kapitalizmin çözümü ile günümüzün tekelci kapitalizminin çözümü birbirinden çok farklıdır.

*

Türkiye’de entelektüel çevrelerde çok sık yapılan bir hata vardır. Rekabetçi kapitalizmin egemen olduğu dönemlerde yazılmış olan kurucu metinlerle tekelci kapitalizm yorumlanmaktadır. Oysa bu mümkün değildir. Çünkü sermayenin tekelci kapitalizm çağındaki egemenlik tarzı ile rekabetçi kapitalizm çağındaki egemenlik tarzı ve uygulamaları birbirinden oldukça farklı ve zaman zaman da birbirine zıttır.

Bu saptamayı bir örnekle açıklayalım. Karl Marx ve Friedrich Engels, Marxistlerin en temel metinlerinden biri olan Komünist Manifesto’da şöyle yazar:

İktidarı ele aldığı her yerde burjuvazi, feodal, ataerkil, duygusal ilişki olarak her ne varsa hepsine son verdi. İnsanı doğal efendilerine tutsak eden karmaşık feodal bağları hiç acımadan kopardı ve insanla insan arasında çıplak özçıkar ve katı peşin ödemeden başka bir bağ bırakmadı. Burjuvazi, dinsel inancın ateşli ve kutsal coşkusunu, şövalyelik ruhunu, duygusallığı bencil hesabın buzlu sularında boğdu.


Bu metinde kısaca kapitalizmin, hâkim olduğu yerlerde dinselleşmeyi, feodal ilişkileri ve buna bağlı inançları tasfiye ettiğini söyler. Bu metin bilindiği gibi 19. yüzyılın ortalarında 1848’de yazıldı. Yazıldığı çağda, 19. yüzyılda bu doğruydu, çünkü o çağda kapitalizm henüz tekelci aşamaya geçmemişti. Ancak 21. yüzyılda tekelci kapitalizm çağında bu saptama tamamen geçersizdir; gerçeklik bunun tam tersidir. Kapitalizm, bu çağda manifestoda yazanın aksine bunları her yerde teşvik etmiş geliştirmiştir. Batı sermaye sınıfı, Ortadoğu’da ve gelişmemiş ülkelerde ortaya çıkan modernleşme hareketlerine karşı neredeyse istisnasız olarak feodaliteyi ve köktenci dinsel hareketleri desteklemiştir.

Bu durum Marx ve Engels’in körlüğü müydü? Elbette hayır. Bu manifestonun yazarları o çağda gördüklerini yazmıştı; gördükleri ve yazdıkları da rekabetçi kapitalizmin davranış tarzıydı.

Bu örnekten anlaşılacağı gibi demek ki rekabetçi ya da klasik kapitalizm ile günümüzün tekelci kapitalizmi arasında çok önemli ayrımlar vardır.

Tekelci kapitalizm, klasik kapitalizmin genişletilmiş ve derinleşmiş bir hali gibi görünse de bundan ibaret değildir. Bunu anlamadan bugün dünyada olan biten anlaşılamaz. Rekabetçi ya da klasik kapitalizm ile tekelci kapitalizm arasındaki farklar, ekonomik ya da siyasal açıdan değil kültürün belli yönleriyle ele alınacaktır. Elbette bu farklar mutlak farklar değil, öncelikli ya da ağırlıklı farklar olarak düşünülmelidir.

*


Tekelci Kapitalizm- Klasik Kapitalizm

Konuya aydınlanma çağının mottosu ile girmiştik:

“Kendi aklını kullanma cesareti göster!”


Klasik kapitalizmde akıl vardır, kendi aklını oluşturmak da olanaklıdır ancak “kullanmaya cesaret etme” kısmı engellenmiştir.


Tekelci kapitalizmde ise akıllar özgürce kullanılabilir ancak kendi aklı diyerek kullanma cesareti gösterilen akıl, “oluşturulan akıl”dır.


Klasik kapitalizmde akıl vardır, kullanılması engellenir.


Tekelci kapitalizmde, aklı kullanma cesaretinin önünde bir engel yoktur ancak “kullanma cesareti gösterilen” akıl, “taşeron akıl”dır. Tekelci kapitalizmde “kendi aklı” denen şey, kültür endüstrisinin veri bombardımanı ile oluşturulmuş ithal bir akıldır.


Klasik kapitalizmde, “kendi aklını kullanmaya cesaret et” ifadesinin “kullanmaya cesaret et” kısmı hedef seçilir.

Tekelci kapitalizmde, bu ifadenin “kendi aklını” kısmı hedeflenir.


Klasik kapitalizmde “kendi aklını kullanmaya cesaret et.” cümlesinin öznesi vardır, fiili yoktur; öznenin fiili engellenir.


Tekelci kapitalizmde ise cümlenin fiili vardır ancak öznesi yoktur; fiilin öznesi işgal edilir.


Klasik kapitalizm, düşüncelerin topluma ulaşmasına sansürleyerek engel olur ve böylece muhatabına gitmesi önlenir.


21. yüzyılın tekelci kapitalizminde fikirler özgürdür çünkü bütün aşamalarda fikirlerin toplumda maddeleşmesinin önüne geçilmiştir. Tekelci kapitalizmde düşünce, ulaşacağı bir toplum bulamaz; düşünce muhatapsız bırakılmıştır.


19. yüzyılın klasik kapitalizmi “toplumu düşüncesiz” bırakır.

21. yüzyılın tekelci kapitalizmi ise “düşünceyi toplumsuz” bırakır.


Klasik kapitalizmde müdahale, düşünce oluştuktan sonra başlar.


Tekelci kapitalizmde ise düşünce daha oluşmadan, düşünceyi oluşturacak malzemeler ve kavramların kontrol edilmesi esastır; düşüncenin oluşması bu şekilde önlenir.


Bu süreçle oluşması önlenemeyen düşüncelerin ise bir nesnesi (toplumu) yoktur.


Klasik kapitalizm, sakıncalı kitabı yasaklayarak okura arzını sınırlandırır. Tekelci kapitalizm, sakıncalı bir kitabın okura arzını sınırlamaz; okurun o kitaba talebini azaltır.


Klasik kapitalizm sakıncalı kitabı yok ederek görünmez kılar; tekelci kapitalizm ise sakıncalı kitabın yanına benzeri 100 tane daha kitap koyarak görünmez kılar.


Klasik kapitalizm yasaklayarak okuru kitapsız bırakır. Tekelci kapitalizm ise yasaklayarak okuru kitapsız bırakmaz; önemsizleştirerek kitabı okursuz bırakır.


Tekelci kapitalizm, sakıncalı bulduğu bir kitaba olan erişimi kendisi sınırlamaz; o sınırı kendi kendine koyacak okuru yaratır.

*

Neden “Radikal Kapitalist” Yoktur?

Günümüzde “radikal” sözcüğü en çok iki şeyin önünde onları tanımlamak için kullanılmaktadır; İslam ve sol/sosyalizm…

Radikal İslamcı” ya da “radikal solcu” vardır ama “radikal kapitalist” yoktur.

“Ortodoks” sözcüğü de böyledir: “Ortodoks İslamcı”, “Ortodoks Marxist”, “Ortodoks Hristiyan” vardır ama “Ortodoks kapitalist” diye bir kullanım yoktur.

Bir düşüncenin rengini, o düşüncenin kendi rengi kadar “zeminin rengi” de belirler. Düşüncenin rengini (içeriğini), zeminin rengini (düşüncenin bağlamı ve ifade edildiği iklim) dikkate almadan saptamak doğru değildir.

B. Spinoza’nın fikir özgürlüğü ile ilgili 350 yıl önce yazdıkları bugünden bakıldığında sıradan gelebilir çünkü 17. yüzyılda yazıldığında son derece radikal fikirler iken bugün o düşünceler düşünce, toplum ve siyasetin iklimini belirlediği için sanki çok sıradan fikirlermiş gibi görünür. Yaşadığı zamanda Spinoza’nın fikirleri zeminle çok zıtlık gösterdiği için belirginken bugün bu düşünceler zemine yayılmış ve rengini vermiştir. Bugün modern toplumlarda düşünce özgürlüğünü sadece söylemde olsa bile neredeyse herkes savunur.

Geçmişte çok radikal görülen bir fikrin bugün sıradan bir fikir gibi görünmesi, çoğunlukla o fikrin yaygınlaştığı anlamına gelir.

“Radikal” ya da “Ortodoks” kapitalist yoktur çünkü zemin kapitalizmdir.

*

Kavramları kontrol eden, bu kavramlardan üretilecek yargıları da kontrol eder. Düşünce oluştuktan sonra yasaklamaya artık gerek yoktur çünkü düşünce, daha beyinden çıkmadan, üretildiği kaynakta şekillendirilmektedir.

Böyle bir iklimde sansür, son derece gereksiz ve pahalı bir yöntemdir; sansür edilecek fikirlerin, daha kaynağında, oluşmadan yok edilmesi, çok daha etkili olacaktır.

*

21. yüzyılda tekelci kapitalizm, sermayenin önündeki bütün engellere düşmandır. Önünde sınır, ulus devlet, gümrük, bürokrasi ya da hükümet gibi sınırlayıcılar olmasını istemez. Ulus devletler de matah bir kurum olduğundan değil sermaye için öyle ya da böyle bir engel olduğundan ve engel olduğu ölçüde hedeftir.

Çünkü 21. yüzyılda tekelci kapitalizmin yapmaya çalıştığı şey, sermaye için “doğal durum” halidir.

(Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 4. Cilt)




308 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page