Aydın tutumuyla ilgili bir konu geçtiğinde her zaman örnek verilen bir olay vardır.
Yazar-düşünür Jean-Paul Sartre, 1970’de Halkın Davası adlı Maocu çizgide bir derginin yasaklanmasını protesto etmek için o dergiyi sokakta satarken polis tarafından gözaltına alınır.(1)
(2)
Bu olay üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle “Sartre Fransa'dır” diyerek tutuklanmasına karşı çıkar.
*
Fransa’da aydın olmanın bedeli nedir?
J. P. Sartre o gazeteyi satarken tutuklansaydı ne olurdu? Muhtemelen şu anda olduğundan çok daha saygın, çok daha hayranlık uyandıran bir insan olurdu. Sartre o sırada 70 yaşındadır ve oldukça saygın birisidir; bu işi yaparken dokunulmaz olduğunu bilmektedir. Tutuklansa da tutuklanmasa da o dokunulmazdır. Sartre, konumu gereği tamamen haklıdır; yasaklanmış bir dergiyi, aynı görüşte olmadığı hâlde savunması, onun ilkesel tutarlılığını pekiştirmektedir. Sartre, sonsuz haklı olduğu bir konuda aydın olma “prosedürü”nü yerine getirmektedir.
Polis gözaltına alırken J. P. Sartre'a bir fiske dahi vurmuyor, hatta dokunmuyor bile; sadece eliyle polis otobüsüne davet ediyor. J. P. Sartre kameralar önünde Simon de Beauvoir ile birlikte polis arabasına biniyor ve tel örgülerle kaplı küçük pencereden gazetecilere açıklama yapıyor. J. P. Sartre bir aydındır ve oldukça cesur birisidir. Konuşurken en küçük bir endişe bile taşımıyor ancak endişe taşımıyor olması sadece aydın ya da korkusuz olmasından değil, kendisine dokunulmayacağını çok iyi bilmesindendir.
J. P. Sartre’a verilecek en küçük bir zarar, küçücük bir fiske ya da bir gece nezarette kalması bile bu konuyu öne çıkaracak, olayın daha çok duyulmasını sağlayacak ve onu daha da büyük bir aydın yapacaktır. Böyle bir olay olsa, ertesi gün gazetelerde kesinlikle haber yapılacak ve milyonlarca insanın gündeminde olacaktır.
Bu nedenle J. P. Sartre'ın o gün yaptıklarının hemen hemen hiçbir riski yoktur. Bu davranışından dolayı J. P. Sartre hiçbir bedel ödememektedir ve hiçbir zaman ödemeyecektir.
“Sartre Fransa’dır” diyen birinin yönettiği bir ülkede “Sartre’lık yapmak” için aydın ya da cesur olmaya gerek yoktur. Çünkü “Sartre Fransa’dır” ve bu nedenle yaptığı iş kendisi için tehlikesizdir.
J. P. Sartre tutuklansaydı, De Gaulle döneminde tutuklanan bir aydın olarak J. P. Sartre’ın itibarı yükselecek, De Gaulle’ün itibarı ise düşecekti. De Gaulle onun tutuklanmasını durdurarak kendi itibarının düşmesini engellemiştir.
*
J. P. Sartre’ın bu yaptığı cesaret ya da direniş örneği midir? Eğer direniş ya da cesaret aranıyorsa adları bile bilinmeyen, yerlerde sürüklenerek ya da kurşunlanarak polis arabasına alınan insanlara bakılmalıdır, Sartre’ınkine değil.
Bu durum, Noam Chomsky ve batılı birçok aydın için de geçerlidir. Batılı aydınlar sık sık çeşitli konularda imza kampanyaları düzenler, çağrılar yapar; çeşitli konularda politik tutumlar alır. Bunların onlar için maliyeti neredeyse sıfırdır. “Bangladeş'teki muhalif bir yazarın serbest bırakılması”, “Türkiye'deki X gazetecinin tutuklanmasının protestosu” gibi çeşitli imza kampanyalarının N. Chomsky gibi aydınlar için hiçbir maliyeti yoktur. Onlar fiziksel ve entelektüel olarak son derece güvende yaşarlar. N. Chomsky gibi biri Amerikan hükümetine bir söz söylese de herhangi bir zarar göremez. N. Chomsky bilindik, dünya tarafından tanınan ve bu anlamda dokunulmaz biridir. Böylesi bir dokunulmazlık zırhı altında gösterilen tavırların içeriği ne kadar radikal olursa olsun hiçbir maliyeti yoktur ve niyetlerinden bağımsız olarak bu “aydın ya da cesaret” örneği olarak da nitelendirilemez.
Bu saptama, asla J. P. Sartre, N. Chomsky ya da benzeri Batılı aydınları küçültmek ya da yaptıklarını hafifsemek anlamına gelmemektedir.
N. Chomsky, Bangladeş’teki tutuklu yazarın serbest bırakılması için imza verirken mevcut konumunu pekiştirir ve hiçbir risk almaz. Oysa Bangladeş sokaklarındaki, sıradan bir insanın sokağa çıkıp bunu protesto etmesi, dakikalar içinde ölümüne neden olabilir.
Bangladeş’te değil sokakta bir şeyi protesto etmek, internet bloğunda dini görüşlerinizi yazmak bile vahşice öldürülmenize neden olabilir.
Üçüncü dünya ülkelerinde bir şeyi protesto etmek için sokağa çıkan herhangi bir insanın bu hareketiyle gösterdiği cesaret, J. P. Sartre ve N. Chomsky’nin yaşamları boyunca gösterdiği cesaretin toplamından daha fazladır.
*
Risk almak nedir?
Bangladeş’te muhalif bir yazarın ya da sokaktaki sıradan bir insanın bu konuda aldığı risk N. Chomsky'nin aldığı riskin milyonlarca katıdır. Aydın olmak risk almaksa, N. Chomsky herhangi bir risk almamaktadır; ne yaparsa yapsın alamayacaktır. En küçük bir mağduriyetinin bile, bütün dünya gazeteleri ve televizyonları tarafından birinci haber olarak verileceği bilinen bir kişi artık bir mağduriyet yaşayamaz. Asıl mağduriyeti, adı sanı duyulmamış, sokakta her an öldürülme ya da hapsedilme ya da işkence görme riski taşıyan binler, milyonlar yaşamaktadır. Bütün hukuki hakları -yaşama hakkı, seyahat hakkı, protesto hakkı- ihlal edilse, işkence görse ya da haksız yere tutuklansa hatta sokakta öldürülse bile hiçbir şekilde hiç kimse tarafından bilinmeyecek olan milyonlarca insanın aldığı şeydir risk.
*
(3)
Sartre Fransa’dır. Bangladeş’te ise hiçbir yazar Bangladeş değildir. Bu nedenle cesaret örneği verilecekse Paris’e değil Dakka’ya bakılmalıdır.
Taylan Kara
Düşüncenin Arkagürültüsü/Mırıldanmalar kitabından
Kaynaklar
1. https://www.youtube.com/watch?v=b9EHM6C9o-4 (Erişim tarihi: 29.09.2021)
2. http://aykiriakademi.com/dusunce-balonu/dusunce-balonu-fark%20yaratanlar/simone-beauvoir-jean-paul-sartre-gazete-satarken (Erişim tarihi: 29.09.2021)
3. https://www.dailymail.co.uk/news/article-2971508/American-bloggerspoke-against-religious-extremism-hacked-death-Muslim-militant-groupBangladeshi-street-walked-wife.html (Erişim tarihi: 29.09.2021)
Comments