top of page

METALARIN İNSANLAŞMASI VE EŞİT METADAŞLIK

Güncelleme tarihi: 9 Tem 2022

Sınıf savaşı var ama savaşı veren benim sınıfım, zenginler sınıfı. Ve de kazanıyoruz.

Warren Buffet


Yazıdan bazı başlıklar

*“Seks İşçisi” İfadesi Neyi Gizliyor?


*İnce Memed romanında niçin zenci yoktur?


*Tekelci kapitalizm insanın değil metaların sorunlarını çözmek için örgütlenmiş bir sistemdir.


*İş bölümünde bu topraklara düşen “evrensel insanlık sorunları” değil “küçük harflerle yapılan” edebiyat ve felsefedir.


*Tekelci kapitalizmin kalbinde eşit yurttaşlık hakkı talep eden zencilere, translara, kadınlara istedikleri eşitlik elbette verilir ama bu eşitlik eşit yurttaşlık değil, eşit “metadaşlık”tır.


*Marxizmi en çok kim ciddiye alıyor?


*Aklı salt bir Batı geleneği olarak tanımlamak, tarihte görülebilecek en ağır ve en sinsi ırkçılık biçimidir.


*Bugün dünyanın en donanımlı, en becerikli, en bilgili, en zeki insanları, niyetlerinden bağımsız olarak sermaye sınıfının çıkarları için çalışmaktadır.


*Akılsızlaştırma niçin gereklidir?


Hiçbir kitabında geçmese de K. Marx’a mal edilerek yaygınlaştırılan, çok bilinen ancak kaynağı belirsiz bir cümle vardır:

Kapitalist gölgesini satamayacağı ağacı keser.


Bu cümleyi sermayenin yayılmacılığının vurgusu olarak anlamalıyız. Kapitalizm için metalaşmayacak ya da bir iktisat konusu olamayacak hiçbir şey yoktur. Bu konuda hiçbir kutsal yoktur.

Örneğin “seks işçisi” diye bir kavram icat edilmiştir. Bu dil, özellikle AB ve ABD’nin fonladığı kuruluşlar tarafından sistematik olarak düşünce dünyasına sokulmakta ve son derece istikrarlı bir şekilde feminist hareket içerisine yerleştirilmektedir.

Bu o kadar alenidir ki en alakasız olaylarda bile kullanılmaktadır. Aşağıdaki haberde bir kadının kocası tarafından fuhuş yapmaya zorlanması olayı bile “seks işçiliği yapmaya zorlayan” diye verilmektedir.(1-2)

Bu kavramın icadı boşuna değildir. Bu, kapitalizmin bedenini satan insanlara olan sevgisinin göstergesi değil insanın en kişisel alanlarının piyasaya açılmasıdır. Seks, bir mübadele nesnesi olduğunda insanın en kişisel ve varlığının en özel edimlerinden biri bir iktisat nesnesi haline gelmiş olur. Tekelci kapitalizm bir norm yıkıcıdır; onun kutsal ya da dokunulmaz hiçbir şeyi yoktur. İnsanın en kişisel, en özel 106 107 alanı ve etkinlikleri de alınıp satılabilir ya da kiralanabilir.

“Seks işçiliği”nin kişiyi güçlendirici bir yönü olduğunu iddia edenler bile vardır. Bu görüş “madem güçlendirici, niçin bu alanda ezici bir çoğunluk kadın iken erkekler daha az” sorusunu yanıtlayamaz.

Liberallerin tarım işçisi, metal işçisi der gibi seks işçisi dediği, bedenini satmak zorunda kalan insanların sorunları sermayenin umurunda bile değildir. Sermayenin ilgilendiği şey her şeyin ama her şeyin alınıp satılabilmesi, metaya dönüşebilmesidir. Metalaşmayan hiçbir şey kalmamalıdır.

*


“Seks İşçisi” İfadesi Neyi Gizliyor?

Bilindiği gibi fuhuş yapmak zorunda kalan insanların ezici bir çoğunluğu en alt sınıflardaki kadınlar ve çocuklardır. Fuhuş “hizmet!”ini satın alanların da ezici bir çoğunluğu erkeklerdir. Sadece bu veri bile fuhuş “sektör”ündeki ağır cinsiyetçi durumu ortaya koymaya yeterlidir.

Seks işçiliği diye masumlaştırılan fuhuş endüstrisindeki kadın ve çocukların aleyhine olan koşullar, bu endüstrinin erkek egemen karakterini göstermektedir.

Yine yukarıdaki haberde de olduğu gibi fuhuş yapmak zorunda kalan kadınların ve çocukların ezici bir çoğunluğu baba, koca, abi ya da sevgilileri tarafından satılmakta ve zorlanmaktadır.

Ortada kadın ve çocukların, paralı erkekler tarafından vahşice sömürüldüğü, cinsiyet eşitsizliğinin zirve yaptığı bir durum vardır. “Seks işçisi” tanımı ile bu olaydaki cinsiyetçi karakter tamamen görünmez kılınır.

Fuhuşun temelindeki eşitsizlik, tahakküm, insan kaçakçılığı, erkek şiddeti, insan hakkı ihlalleri ve hiçbir alanda görülmeyecek denli vahşi sömürü, “seks işçisi” tanımı ile yok sayılır.

Böylece en ağır işçiliklerde (“tekstil işçiliği”, “metal işçiliği”, “tarım işçiliği”, “maden işçiliği” vs.) bile olmayan fuhuşa özgü ağır sömürü içeriği “seks işçiliği” denerek gizlenir. En ağır işçilikte sömürülen ya da satın alınan şey insanın emeği, el konan şey ise o emeğin ürettiği artı değerdir. Fuhuş insan emeğinin sömürüsü değil bizzat insanın kendisinin doğrudan sömürüsüdür. Bu anlamda kölelik ya da insanın böbreğini satması ile aynı kategoridedir.

Fuhuşun varlığı “zengin erkekler”, “bedenini satacak kadar fakir kadın ve çocukların varlığı”nı gerektirir.

Maden, tekstil, inşaat işçiliği, çalışanlar üzerindeki sömürü bitse de sürecektir (elbette çok daha iyi koşullarda ve sosyal haklarını alarak). Bu işçilikler sömürü düzeni olmadan da yapılabilir. Oysa fuhuş dolaysız sömürü olduğundan, sömürü düzeni olmadan mümkün değildir. Çünkü fuhuşun varlığı, erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü ve ataerkillik üzerinde yükselmektedir.

Seks işçisi ifadesi ile kadın ve çocukların, ancak kölelikle karşılaştırılabilecek ve olabilecek en ağır koşullarda sömürüldüğü bir alan, sıradan bir hizmet sektörü konumuna getirilir.

“Seks işçiliği” tanımı, sermayenin temel varsayımlarıyla son derece uyumludur: arz-talep, alışveriş, özgür seçim vs.

Kadın cinsine karşı yapılmış ve yapılabilecek en büyük sömürü ve aşağılama olan fuhuşu, “seks işçiliği” diye bizzat o cinsin sözcüleri olduğunu iddia eden kurumlara savundurtmak, bugünkü erkek egemen sermaye sisteminin en büyük ideolojik başarılarından biridir.

Bu konu Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme serisinin 3. cildinde detaylı olarak ele alınmıştır.

*

Tekelci Kapitalizmin Grameriyle Düşünmek

“Seks işçisi” ifadesi, tekelci kapitalizmin grameriyle düşünmenin mantıksal bir sonucudur. Tekelci kapitalizmde insanın özel bir ayrıcalığı yoktur; ayrıcalığı olan tek şey metalardır. Çünkü tekelci kapitalizm insanın değil metaların sorunlarını çözmek için örgütlenmiş bir sistemdir.

*

Metaların İnsanlaşması

Televizyon programlarında, gazete başlıklarında, ekonomi haberlerinde sık sık şöyle ifadeler duyarız:

“Paranın nabzı...”

“Borsa tepki verdi.”

“Piyasalar temkinli, endişeli.”

“Euro/dolar rahat nefes aldı!”

(3-4-5-6)

Bu ifadeler çok tanıdıktır; o kadar çok duyulmuştur ki çoğu kez garipsenmez. Bir an düşünün:

Piyasa nasıl endişeli ya da temkinli olabilir?

Para bir canlı mı ki nabzı olsun?

Euro/dolar nasıl nefes alır?

Klasik kapitalizmde her şey metalaştığı gibi insan da metalaşmıştır.

Tekelci kapitalizmde ise görüldüğü gibi metalar insanlaşmıştır. Altın, döviz, para, piyasa, borsa gibi somut olmayan varlıklara ya da iktisat terimlerine insan özellikleri atfedilmektedir.

*

Eşit Metadaşlık

Klasik kapitalizmde “üstün Alman ırkı” ya da “üstün beyaz ırk”ın entelektüel savunucuları ve teorisi varken tekelci kapitalizmde böyle bir şey yoktur. Tekelci kapitalizmde, klasik kapitalizmdeki gibi bir ırkçılık olmaz; zenci, zenci diye hor görülmez.

Tekelci kapitalizmde “ırkçılık iyidir” diyen ırkçı bulmak neredeyse imkânsızdır; en katı ırkçı bile çoğu kez “ben ırkçı değilim” demektedir. Tekelci kapitalizmin metropollerinde gündelik yaşamda ırkçılık görülebilse de bir teorisi yoktur.


“Siyahlarla beyazlar eşittir” ifadesi klasik kapitalizm dönemine özgü bir ilericilik kalıbıdır.

Bu cümle 19. yüzyıl Avrupası’nda bir ilericilikti; 21. yüzyıl Avrupası’nda ise alelade bir düşüncedir. Bunun nedeni 21. yüzyılda ırk ayrımcılığının tamamen ortadan kalkması değil ırk ayrımının bugün iktisadi bir karşılığının olmamasıdır.

Postmodern gericilikler, “ilericilik kisvesi” ile ortaya çıkar. Postmodern gericiliklere bu rolü sağlayan şey, klasik gericiliğin karşısındaki konumudur. Örneğin Donald Trump klasik bir gericidir; seçilmesi veya “haklı olması gereken” politikacı, arkasında Hollywood’un “ilericileri(!)” ile birlikte Trump’un karşısında olmalıdır. D. Trump’ın şahsında klasik gericiliğin karşısındaki konum, haklılık konumudur. Yükselmesi istenen her hareket, hiçbir koşulda asla savunulamayacak klasik gericiliklerin karşısına yerleştirilerek yükseltilir.

Tekelci kapitalizm evresinde sermaye sınıfının ırk ayrımına ihtiyacı var mıdır? 18. yüzyılda uygulanan ırk ayrımcılığının bugün uygulanması tamamen verimsiz, gereksiz ve kârsızdır. Bunun yerine ırkçılık karşıtı olmak ve kölelik döneminde yapılan ırk ayrımını müzeleyerek bunu satmak çok daha “mantıklı”dır.

Bir ülkeyi 18. 19. yüzyıldaki gibi askerlerle işgal etmek sermaye sınıfı için kârlı mıdır? 21. yüzyılda bu genellikle kârlı değildir.

Dünya tarihinde tekelci kapitalizm kadar bütünleştirici bir sistem yoktur. Klasik kapitalizmde görülen ayrımcılıklara tekelci kapitalizmde rastlamak mümkün değildir.

Tekelci kapitalizm metalar karşısındaki insanlar arasında hiçbir ayrım yapmaz. Klasik kapitalizmdeki vatandaş, tekelci kapitalizmde artık “metadaş”tır.

Tekelci kapitalizm, periferi ülkelerin vatandaşları için fırsat eşitliği sağlamaz ancak verili durumda işine yarayacak donanımı olan bir az gelişmiş ülke vatandaşını kendi ülkesine alıp çalıştırmakta hiç tereddüt etmez. Klasik kapitalizmde gördüğümüz ırk ayrımcılığı, tarihin gördüğü en büyük kapsayıcı sistem olan tekelci kapitalizmde görülmez. Tekelci kapitalizmde bir Çinli, Bir Kongolu, bir Mısırlı belli bir konuda bir şekilde yetkin ise ırkından ya da dini aidiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramaz. ABD üniversitelerinde öğretim üyesi ya da bölüm başkanı bile olması mümkündür. Amerika’nın en seçkin üniversitelerinde öğretim üyesi ya da yönetici olan Francis Fukuyama Japon asıllı, Henry Kissinger Alman asıllı, Zbigniew Brzezinski Polonya asıllı, ABD eski dışişleri bakanı Madeleine Albright Çekoslovak asıllıdır.

Alman devletine para kazandıracaksa göçmen bir Asyalı, “safkan Almanlar”ın müdürü olabilir.

Hatta uygulanacak politikalara gelebilecek tepkileri engellemek için uygulayıcıların özellikle zenci, kadın, göçmen ya da yerli olması, tercih nedenidir. Ortadoğu’nun G. Bush gibi bir beyaz Hristiyan ile işgal edilmesindense Barack Hussein Obama gibi bir zenci tarafından işgal edilmesi çok daha az tepki toplar. Göçmen karşıtı politika uygulamak için en uygun kişi göçmen bir bakandır.

Kadınları, heteroseksüellik dışı cinsel yönelimleri olanları aşağılamak ya da ırkçılık yapmak, “insani” , “insanla ilgili”, “insana özgü”, “insanca” kötülüklerdir. Tekelci kapitalizmin ise hiçbir “insani” ilkesi yoktur; bütün düzen metaların sorunlarını çözmek üzerine kurulmuştur.

Metaların özgürce dolaşımını kolaylaştırıyorsa bir zenci ABD başkanı olabilir; Asyalı, Hispanik, Afrikalı, kadın ya da LGBT insanlar bakan, yönetici ya da general olabilir.(7-12)

ABD’nin eski dışişleri bakanı, güvenlik danışmanı, ABD ve Soğuk Savaş tarihinin kilit isimlerinden Henry Kissinger, ABD’ye sonradan gelmiş Alman asıllı Yahudi bir mültecidir.

*

Tekelci kapitalizmin kalbinde bunlar olurken çöplerini süpürdükleri gelişmemiş ülkelerde daha “klasik” daha “geleneksel”, daha “insanca” kötülükler yaşanır; kadın cinayetleri, LGBT ayrımcılığı, dinsel bağnazlıklar, kız çocuklarının okula gönderilmemesi, ırk ayrımları, mezhep savaşları vs.

Aynı ekonomik sistem içinde farklı rollerin olması nedeniyle kapitalizm, dünyada birbirinden farklı şekillerde yaşanmaktadır.

Bir lokantanın servis bölümü ile çöplüğünde birbirinden farklı farklı süreçler yaşanır. Avrupa’nın çöpleri Afrika’ya, Londra’nın çöpleri Pencap’a süpürülür. “Uygarlığın çöplüğü”nde elbette zaman zaman işe yarar “nesneler” de çıkar ve bunlar tekrar “eve” alınır. Geleneksel eşitsizlikler, klasik ayrımcılıklar uygarlığın çöplüğüne atılır. Metaların önündeki engeller kalktıkça, metalar din, dil, ırk ayırmadan özgürce dolaştıkça zencilere, kadınlara, translara karşı yapılan ayrımcılık dışarıya, çöplüğe süpürülür. Tekelci kapitalizmin kalbinde eşit yurttaşlık hakkı talep eden zencilere, translara, kadınlara istedikleri eşitlik elbette verilir ama bu eşitlik eşit yurttaşlık değil, eşit “metadaşlık”tır.

ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Charles Q. Brown Jr

https://www.diken.com.tr/belcikanin-ilk-trans-bakani-petra-de-sutter/
Belçika’nın ilk trans bakanı: Petra De Sutter

Tekelci kapitalizmin doğası gereği hiçbir sadakati olamaz. “Pis zenciler”, “lanetli homolar”, “erkeğin hizmetinde kadınlar” gibi klasik kapitalizmin “klasik ayrımcılıkları”, bu türden “ilkel” gericilikler tekelci kapitalizm için oldukça verimsiz, gereksiz ve çöplüğe süpürülmesi gereken yaklaşımlardır. Tekelci kapitalizm, süpürme işini dahi kendine muhalif olan solculara yaptırır.

ABD'nin 44. Başkanı B. Hussein Obama (2009-2017)

Irak’ı işgal eden ABD ordusunda bütün askerlerin beyaz heteroseksüel erkeklerden oluşması, artık eskimiş bir hikayedir, kapitalizmin çöplüğündeki “geri kafalı gericiler”in işidir ve tekelci kapitalizm için tedavülden kalkmıştır. İşgal ordusundaki işlevini yerine getiriyorsa tetiğe basan elin siyah ya da ojeli olmasının hiçbir önemi yoktur. İsteneni yapıyorsa bombanın pimini çekenin trans olmasının, bir Afrika ülkesinde iç savaşı organize eden istihbaratçının akşam kendi cinsinden biriyle yatmasının tekelci kapitalizm için ne sakıncası olabilir? Eşit metadaşlık bunu gerektirir.

Sermayenin üç amacı vardır:

*Kâr etmek

*Mümkünse daha fazla kâr etmek

*Edebileceği en yüksek miktarda kâr etmek


Sermayenin kâr etmek dışında bir amacı yoktur ve bunu sağlayan her şey onun amacına uygundur. Sermaye daha çok kâr etmek için bazen sola, sendikaya ve hatta sosyalizme dahi ihtiyaç duyabilir.

*

Tekelci kapitalist sistemin metropolleri ile çöplerinin süpürüldüğü “kenar mahalle” ülkeleri, birbirleriyle son derece sıkı ve vazgeçilmez bir bağla bağlıdır. Bu bağ o kadar güçlüdür ki birini görmezden geldiğinizde diğeri anlaşılmaz olur.

Kanada’daki refah kadrajdan çıkarılırsa Suriye’deki yıkımı anlamak olanaksızdır. Ortadoğu’daki Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkelerin İslamlaştırılması süreci ya da Afganistan’da okutulan ilkokul matematik kitabı, Amerikan üniversitelerindeki sosyal bilimler çalışmaları dikkate almadan yeterince bilinemez. Postyapısalcı “felsefe endüstrisi” gözden kaçırıldığında Netflix dizilerindeki karakterler size sadece tuhaf gelecektir. Paris üniversitelerindeki sosyal bilimler kürsüleri ile Rakka’da kafa kesen cihatçının bıçağı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

Varlığı birbirine sıkı sıkı bağlı, her biri diğerinin varlık nedeni olan olgular aynı anda ve bütün ilişkileri ile birlikte ele alınmadığında gördüklerimiz bize nedensiz bir olaylar yığını olarak görülecektir.

Halk ekmek büfesinin önündeki metrelerce kuyruk ile X holdingin ihalesi, edebiyat fakültesindeki tez ile emeklilik yaşınız, Aylan bebeğin sahile vuran cesedi ile Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun çorabı aynı sistemin farklı görüntüleridir ve birbirleriyle yakından değil doğrudan ilişkilidir.

*


“Küçük Harfli” Edebiyat

Tekelci kapitalizmin ideologları diğer kültürlere saygı gerekçesiyle Batılı olmayan kültürlerdeki akıl dışı ya da akıl karşıtı unsurları öne çıkarmakta, o kültürleri bu unsurlarla tanımlamaktadır. Ayrıca bir özeleştiri tanımı altında aklı Batı uygarlığına, Avrupa’ya özgü bir “gelenek” olarak ele alarak, Avrupa dışı kültürlere alan açtığını iddia eder. Oysa bu, renkli boncuklar karşılığında yerlilerin topraklarını alan sömürgeci davranışıdır. Aklı salt bir Batı geleneği olarak tanımlamak, tarihte görülebilecek en ağır ve en sinsi ırkçılık biçimidir. O kadar ki “aşağılık ırklar” bu ırkçılığı isteyerek ve seve seve kabul eder. Batı sermayesi için bu coğrafyada yaşayan ülke ve toplumlara iş bölümünde biçilmiş askeri, siyasi ve iktisadi bir rol vardır. O pencereden bakıldığında Sih mutlaka sarıklı, Kürt illaki şalvarlı, Afgan kesinlikle burkalı olmalıdır. Türk, sürekli lokum ve kebap yer. Filistinlide saygı duyduğu tek şey poşusudur. Kadın erkek eşitliği müslümanı bozar. Arap dediğin haremsiz olmaz ve kaşıkla yemek yememelidir. Fransız vatandaşı hangi kökenden olursa olsun illaki Fransızdır ama Suriyeli dediğin salt Suriye vatandaşı olamaz, mutlaka Şii, Sünni, Kürt, Türkmen gibi alt kimlikli, daha alt kimlikli, mikrokimlikli olmalıdır. Iraklının en işlevsel olduğu yer, canlı bomba patlamalarında üç basamaklı sayıları oluşturmaktır. Şii, Sünni camisini patlatır, Sünni, Şii camisini; Iraklılık bir tür “iade-i infilak”lık halinden başka ne olabilir ki?

Arap toplumunun varlık tarzı ancak kabile ile mümkündür; dünyadaki en büyük düşmanı da yan kabiledir.

Ortadoğu ya da Müslüman nüfusun çoğunluk olduğu coğrafya için üretilen ve büyütülen prototipler ve roller, iş bölümünde verilen konum salt askeri, siyasi ve iktisadi değildir. Bu iş bölümü sosyal bilimler, edebiyat ve felsefe alanlarında da geçerlidir. Ortadoğulu yazar yazacaksa köyünü, yerelliğini, folklorik temaları yazmalı, “egzotik olmaktan” şaşmamalıdır.

Bu iş bölümünde bu topraklara düşen “evrensel insanlık sorunları” değil “küçük harflerle yapılan” edebiyat ve felsefedir.

*

İnce Memed Romanında Niçin Zenci Yoktur?

Zaman zaman Batı’da üretilen sinema ya da edebiyat eserlerinin bazıları Avrupamerkezcilikle ve hatta ırkçılıkla suçlanmıştır. Bu eserlerdeki karakterlerin Avrupalı beyaz insanlar olmasından hareketle, azınlıkların, Avrupa dışı halkların veya zencilerin dışlandığı iddia edilir.

Örneğin İngiliz dizi senaristi Karla Marie Sweet, 1980’lerde Sovyetler Birliği’nde geçen bir olayı anlatan Çernobil adlı dizide niçin siyahi bir oyuncunun olmadığını sormuştu.(13)


https://kayiprihtim.com/haberler/dizi/ingiliz-senarist-chernobyl-dizisinde-neden-siyahi-oyuncu-yok/

Günümüzdeki Amerikan filmlerinde kahramanların bir kısmının zenci, çekik gözlü ya da eşcinsel olmasına özellikle özen gösterilmesinin nedeni, biraz da az önce belirtilen yorumlama biçimidir. Sinema, edebiyat ve diğer sanat eserlerine bu şekilde bakmak, çok yeni bir bakış biçimi olsa da oldukça baskındır.

Batıda üretilen birçok eser yerli yersiz bu bakış açısıyla suçlanırken gelişmemiş ülkelerden çıkan eserlere bu türden bir suçlama yapılmasına pek rastlanmaz. Nüfusunun tamamı beyazlardan oluşan bir ülkede geçen bir dizide “niçin siyahi biri yok” diye saçma bir suçlama yapılır ama mesela “İnce Memed romanında niçin zenci ya da çekik gözlü biri yok” gibi bir suçlama yapılmaz. Bu eleştirilerin son derece zayıf ve saçma olması başka bir konudur. Ancak bu yaklaşımda, söylenmese de baştan kabul edilen bazı yargılar vardır. İnce Memed veya gelişmemiş ülkelerde üretilmiş benzeri eserler için bu sorunun sorulmamasının nedeni bu eserlerden evrenseli anlatmasının beklenmemesidir. Batı’dan çıkan eserler ise daha en baştan evrenseli anlatma beklentisiyle değerlendirilir. Irkçılık ya da sömürgecilik suçlamaları esasen o eserlere evrenseli temsil etme gücü atfedildiğinin göstergesidir. Onlardan beklenen evrensel olanı temsil etmesidir, bu beklentinin altında olan her eser, çeşitli şekillerde eleştirilebilir. Ancak azınlık ya da gelişmemiş ülke yazarlarının istediği gibi yazmalarına izin vardır; onlara karşı sonsuz bir “hoşgörü” beslenir. Bu tuhaf hoşgörü, bu yazarlara ve onların içinden çıktığı kültürlere çocuk muamelesi yapıldığının somut bir kanıtıdır. Bir çocuğun cezai ehliyeti yoktur; yaptıklarından doğrudan sorumlu değildir. Irkçılık suçu ancak yetkin ve evrenseli tekelinde tutan, baskın Batı egemenliğinin işleyebileceği bir suçtur; çünkü evrenseli ancak onlar işleyebilir.

*


Tekelci Kapitalizm Rasyonel midir?

Bu sorunun yanıtı, bu türden her soruya karşı sormamız gereken şu sorunun yanıtına bağlıdır: Kimin için?

Milyarlarca insanın çıkarı penceresinden bakılırsa tekelci kapitalizmin uygulamaları milyarlarca insana zarar vermekte, insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Bu açıdan irrasyoneldir. Tekelci kapitalizm yığınları yönetmek için, onlara içinde yaşadıkları koşulları idrak etmemeleri için irrasyonellik aşılar; ancak bu irrasyonelliği aşılarken son derece rasyoneldir.

Dünyadaki neredeyse bütün “rasyonellik rezervi”, rasyonalite üretenler kapitalizmin emrindedir. Bugün dünyanın en donanımlı, en becerikli, en bilgili, en zeki insanları, niyetlerinden bağımsız olarak sermaye sınıfının çıkarları için çalışmaktadır.

“Müslüman kitlelere irrasyonalite aşılayalım” diye öneride bulunan Harvardlı profesör gayet rasyoneldir. Afgan öğrencilere ilkokul birinci sınıf matematik kitabında “tabanca”, “kurşun”, “ateist” ile matematik işlemi öğreten Nebraska Üniversitesi Afganistan Çalışmaları Merkezi, küçük çocuklar için son derece irrasyonel bir şey yapmış olsa da kendi politikası bakımından son derece rasyoneldir.(14)


(14)


*

Tekelci kapitalizmin temel amacı kârını maksimize etmekse kapitalizmin uygulamaları bu amaca gayet uygundur. Tekelci kapitalizm insanlık için doğru işi yapmamaktadır ama insanlıktan maksimum kâr etme işini oldukça doğru yapmaktadır.

*

Sınıf Savaşı Bir Palavra mıdır?


Tarihin sınıf mücadelesi olduğuna yürekten inanan insanlar, yaşadıkları dönemin her aşamasına, her anına sınıflar mücadelesinin küçük bir parçası olarak bakarlar.

Yılmaz Güney (Hücrem)


Sınıf savaşı diye bir şey gerçekten var mıdır, yoksa Marxistlerin uydurduğu bir palavra mıdır?

Bu soruyu kime sorarsak doğru yanıt alırız? Bu soruya aşağıdaki gibi bir yanıt veren kişi kim olabilir: (14)


Sınıf savaşı var ama savaşı veren benim sınıfım, zenginler sınıfı. Ve de kazanıyoruz.(15)

Yazının en başındaki bu cümleyi söyleyen Warren Buffet, 2020’de dünyanın en zenginleri listesinde dördüncü sırada bulunan kişidir. Sınıf savaşı eğer Marxistlerin uydurduğu bir palavraysa bu “palavra”ya en çok kapitalistler inanmaktadır.

W. Buffet, Y. Güney’in yukarıdaki saptamasının en sadık uygulayıcılarındandır. W. Buffet, tarihin sınıf mücadelesi olduğuna inanmakta, yaşadığı dönemin her anına sınıf mücadelesinin küçük bir parçası olarak bakmaktadır. Y. Güney’in bu saptamasını en çok ciddiye alanlar ve hayata geçirenler W. Buffett ve onun sınıfıdır.

“Sınıf mücadelesi falan kalmadı” diye açıklama yapmaktan çekinmeyen işçi örgütlerinin olduğu bir zamanda W. Buffett ve sınıfı, sınıf mücadelesinin ne olduğunu çok iyi bilmekte ve Marxizmin sağladığı öngörü gücünü bu savaşta topluma ve ezilen sınıflara karşı sonuna kadar kullanmaktadır. Sermaye sınıfı, bir yandan Marxizmi ezilenlerin gözünde itibarsızlaştırıp küçültülürken diğer yandan Marxist literatürün bütün saptamalarını sonuna kadar dikkate almaktadır.

Sermaye sınıfı, sınıf kavramını kullanmadan toplumsal olayların doğru anlaşılamayacağını çok iyi bilir. Tam da bu nedenle ezilen sınıfların gözünde sınıf kavramı kadrajdan çıkarılmış ve böylece toplumsal olaylar bulanıklaşmıştır.

Sermaye sınıfı, tarihin bir sınıf savaşı olduğunu çok iyi bilir; tam da bu nedenle sömürdüğü sınıfın bunu bilmesini istemez.

Gerçekten de “emek-sermaye çelişkisi kalmamıştır” ama sadece emekçilerin gözünde… Gerçekten de “sınıflar da yoktur, emperyalizm de” ama sadece ezilenlerin gözünde…

Bugün için Marxist literatürü en çok ciddiye alan sınıf açık bir şekilde sermaye sınıfıdır.

*

Sermayenin İnsanı Fethi

Anlaşılmayan ya da hafife alınan şey şudur; tekelci kapitalizm, insanın yaşadığı mekânı, zamanı, insan varlığının her birimini politize etmiştir. Tekelci kapitalizmin hüküm sürdüğü yerde politik olmayan hiçbir şey yoktur. Her şey politik olursa politik olan bir şey kalmaz. Varlığı bu denli politika içinde yüzüp de politikadan bu denli kaçışın nedeni de budur. Siz politikayla ilgilenmeyebilirsiniz ama politika sizinle her zaman ilgilenir. Tarihte hiçbir iktisadi sistem insan varlığını ve ürünlerini bu denli politize etmemiştir. Tekelci kapitalizm, tamamen içinde yaşadığınız, her düzeyde yaşamınıza sızan, yaşamınızın kılcallarına hâkim bir sistemdir.

İnsan psikolojisinin hemen hemen her düzeneği sermayenin bilgisi içinde ve yönlendirmesine açıktır.

Örneğin bir uçakta yolcuların en çok hangi koltukları tercih ettiğini on binlerce kişi ile araştırmıştır ve bu bilgi elindedir. Bu bilgiyle o koltukları paralı hale getirerek kâr eder.


İnsan psikolojisi hakkında, yığınları ve bireyleri her türlü konuma ve duruma “ikna” edebilecek kadar çok bilgi birikimi vardır.

Bilginin tek tek insan dağarcığına sığamayacak kadar büyük bir hacme ulaşması, insan bilincinin bu bilgiyi işleyecek kapasitesinin olmaması ve teknolojinin bu denli gelişmesi birlikte değerlendirildiğinde birey olarak insan, kapitalizmin kurumları karşısında savunmasızdır.

Bütün bu yönlendirmelerin karşısında bugün için hiçbir kurumsal engel yoktur. En büyük engel insan türünün milyonlarca yıllık biyolojik, yüz binlerce yıllık kültürel evrimle geliştirdiği akılcı düşüncedir. Bu nedenle dünyada akıl karantinaya alınmakta, düşünceyle toplumla felsefeyle tarihle siyasetle ilişki kurması sistematik şekilde engellenmektedir. Sermayenin yaşama bütün kılcallarına dek hâkim olduğu günümüzde bu sistemin sürmesi, insanın akıl varlığı olmaktan çıkmasına bağlıdır. Akıl ortadan kalktığında sermayenin insanı fethi tamamlanacaktır. Akla bu denli saldırmalarının nedeni budur. Akla saldırmak, insanı silahsızlandırmaktır.

Akılsızlaştırma, insanı insan olmaktan çıkarmaktır.

(Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 4. Ciltten)


Taylan Kara

taylankara111@gmail.com

Kaynaklar

1. https://twitter.com/Medyascopetv/status/1456147806696218628 (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

2. https://medyascope.tv/2021/11/04/yargitay-cilem-dogana-verilencezayi-onadi-tekrar-cezaevine-girecek-avukat-candan-dumrul-yargi-kadinl ara-sizi-bir-erkekle-esit-gormeyiz-dedi/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

3. https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/piyasa-haberleri/piyasalartemkinli-altin-kritik-seviyede_ID1463582/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021) 4.https://finans.mynet.com/haber/detay/doviz/eurodolar-rahat-nefesaldi/4478/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

5. https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/borsa-tepkiverdi_ID330723/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

6. https://analizgazetesi.com.tr/haber/piyasalar-endiseli-4484/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

7. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-tarihinde-ilk-siyahi-kuvvetkomutani-atandi/1871304# (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

8. https://en.wikipedia.org/wiki/Henry_Kissinger (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

9. https://en.wikipedia.org/wiki/Barack_Obama (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

10. https://kronos34.news/tr/abd-tarihinde-ilk-escinsel-bakan-ulastirmabakani-pete-buttigieg-kimdir/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

11. http://www.diken.com.tr/belcikanin-ilk-trans-bakani-petra-de-sutter/ (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

12. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sadiq_Khan#/media/Dosya:Sadiq_ Khan_2020.png (Erişim tarihi: 06. 12. 2021)

13. https://kayiprihtim.com/haberler/dizi/ingiliz-senarist-chernobyldizisinde-neden-siyahi-oyuncu-yok/ (Erişim Tarihi: 12.01.2022)

14. https://haber.sol.org.tr/toplum/nereden-cikti-bu-cihat-vecihatcilar-181102 (Erişim Tarihi: 30.11.2021) 15.https://www.nytimes.com/2006/11/26/business/yourmoney/26every. html (Erişim tarihi: 06. 12. 2021

860 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page