top of page

GERMİNAL, SINIF KİNİ YA DA YOKSULLAR NİÇİN KENDİLERİNİ YOKSULLAŞTIRANLARI DESTEKLER?

Sınıf kini çoğunlukla sınıf kini olarak ifade edilmez. Büyüyen sınıf kini, eşkal değiştirerek kimliğin çeşitli kisveleriyle ortaya çıkmaktadır.

*

Yüz milyonlarca dolar serveti olan sermayedara değil, kolunda dövme olan asgari ücretli işçiye, tiyatroya giden öğrenciye, plajda bikini giyen orta sınıf kadına yönlendirilmiş sınıf kini, egemenlerin en büyük servetidir.

*

Ezilenlerin sınıf kini, egemen sınıfa değil eğer dindar ise Cumhuriyetçi- laik orta sınıfa, laik-Cumhuriyetçi ise fakir dindar kişilere yöneltilmiştir.

*

Sınıf kinini kontrol eden, siyasal gücü eline alır.

*

Sermaye sınıfının en büyük başarısı, ezilenlerde kaçınılmaz olarak oluşan ve biriken sınıf kinini, sınıf ekseninden sıyırıp kültürel eksene aktarabilmiş olmalarıdır.



Emile Zola’nın Germinal romanında, okurun dehşet duyabileceği birçok olay vardır. Örneğin işçilerin isyanı sırasında kadınların ellerine geçen bir bakkal vardır. Bu bakkal, dükkânından borca verdiği mal ve yiyecek karşılığında birçok kadını kendisiyle yatmaya zorlamıştır. Derin bir yoksulluk içinde yaşayan birçok kadın, bu bakkalın taciz ve tecavüzüne maruz kalmıştır. İşçilerin isyanı sırasında bu bakkal kaçarken kadınların eline düşer. Kadınlar, yılların biriken öfkesiyle onu linç ederler ancak bununla yetinmezler. Kadınların birkaçı, yerde hareketsiz yatan bakkalın pantolonunu indirir ve aralarından biri elindeki bıçakla bakkalın cinsel organını keser ve adeta bir zafer kutlaması yaparcasına havaya kaldırır. Yıllardır sayısız kadının yaşadığı taciz ve tecavüzün “suç aleti”, bir intikam sembolü olarak bir kadının elinde bayraklaşmıştır. Adalet, beklenmedik ve alışılmadık bir biçimde yerini bulmuştur.


Çevresindeki kadınlar, bu intikam gösterisini alkışlarken kocaları bu sahneyi şaşkınlıkla izlemektedir. Elbette kendileri de öfkelidir ancak bu denli derin bir öfkeye anlam veremezler; yüzlerinde dehşet vardır.


Fotoğraf Claude Berri’nin 1993 yapımı Germinal filminden alınmıştır.

İnsan, birçok şey karşısında dehşete kapılabilir. Bir canavar, bir cinayet, bir ölüm vs. Elm Sokağı Kabusu adlı filmde, insanları uykusunda öldüren kötü yaratık Fredy Kruger, insana dehşet verir. Ancak bu tür dehşetin bir sınırı vardır. Fredy Kruger zaten kötü olarak kodlanmıştır; ondan beklenen kötülüktür ve o kötülük yaparken izleyenini şaşırtmaz. Dehşet duygusunu derinleştiren şey, masum olarak bilinen/tanınan/kabul edilenden kaynaklanan kötülüktür.

Buna örnek olarak Çocuk Oyunu adlı film verilebilir. Bu filmde bir seri katilin ruhu, Chuckie adı verilen oyuncak bir bebeğin içindedir. Masum görünümlü oyuncak bir bebek, birçok cinayet işler. Bir önceki örnektekine göre çok daha dehşetli bir durumdur bu çünkü kötülük beklenmedik bir yerden, tamamen masum ve iyi olarak bilinen bir şeyden kaynaklanmaktadır.


https://www.thewrap.com/chucky-tv-series-syfy/
Chuckie

Bazı Japon korku filmlerindeki masum görünümlü küçük kız çocuklarından kaynaklanan kötülükler de buna benzerdir.

https://www.hurriyet.com.tr/mahmure/galeri-en-iyi-japon-filmleri-yeni-ve-eski-en-cok-izlenen-japon-filmleri-listesi-ve-onerisi-2020-41550869/1

William Golding’in Sineklerin Tanrısı isimli romanında da birçok yan motifin yanında, kötülüklerin kafamızda hep masum olarak kodladığımız çocuklardan kaynaklanması, okuyanlardaki dehşet duygusunu şiddetlendirir.

Kötülük ya da korku kaynağının, masum ya da iyi bir şeyin olması dehşeti katlar. Başka bir deyişle bir kişiye ya da şeye sempati ile nefretin aynı anda hissedilmesi, dehşet duygusunu arttıran bir şeydir.

Peki Germinal romanındaki en dehşet verici olayda okurların hissettiği dehşetin nedeni budur.

Sahne şöyledir:

On yıllarca maden ocağında çalışmış Bonnemort adlı yaşlı bir maden işçisinin çocuğu ölmüştür. Cecile ise maden sahibinin genç ve iyi yürekli kızıdır. Maden işçisinin çocuğunun öldüğü haberini alan Cecile, ona yardım etmek ister; elinde yiyecek ve çeşitli hediyelerle dolu bir sepeti alıp işçilerin yaşadığı yere gelir ve Bonnemort babanın bulunduğu odaya girer. Fazla konuşmayan ve şimdiye kadar etrafındakilere hiçbir zararı olmayan yaşlı maden işçisi bir odada sessizce oturmaktadır. Zavallı adam on yıllarca madende çalışmıştı, hastadır ve çocuğu ölmüştür. Bonnemort okurda sempati ve acıma duygusu oluşturur.

Cecile ise çok zengin biri olmasına rağmen kendi sınıfından olanların aksine çevresinde olup bitenlere duyarlı yardımsever bir insandır. Haberi aldığında büyük bir yardımseverlik ve iyi niyetle, hediyelerle yaşlı adamın evine gelir. Cecile de okurda büyük bir sempati oluşturur.

Ancak bu karşılaşmada kitabın en dehşet verici olayı olur. Cecile Bonnemort’un odasına girer, ona getirdiği hediyeleri vermek ister. Bonnemort yavaşça yerinden kalkar, ağır ağır Cecile’e yaklaşır, önünde durur, onun gözlerine bakar. Sonra elini Cecile’in boğazına atar ve gözünün içine baka baka Cecile’i boğar. Cecile’in yakınları odaya geldiklerinde Bonnemort ve kızın cansız bedeniyle karşılaşırlar.

Bu kitabın en dehşetli sahnesi budur. İki tane sempatik ve iyi insanın karşılaşmasından bir ceset ve bir katil çıkmıştır.

Bonnemort kötü biri olduğu için mi Cecile’i öldürmüştür? Tersine hayatı boyunca çalışmış, sessiz sakin bir adamdır. Yine de Cecile’i öldürür hem de boğarak.

Bir insanı boğarak öldürmek hiç kolay değildir. Katillerin en çok yakın mesafeden işlenen cinayetlerde zorlanırlar. Savaşlarda askerlerin en çok zorlandıkları öldürme şekli havan, top, tüfek, el bombasıyla değil süngüyle öldürmektir.

Birini bu şekilde boğarak öldürürken katil kurbanı ile yüz yüzedir; kurban ölürken katil kurbanın yüzünü, can çekişmesini, acısını ve bütün ölüm sürecini görür. Bütün cinayet boyunca kurbanın gözleri katilin görme alanındadır.


Fotoğraflar Claude Berri’nin 1993 yapımı Germinal filminden alınmıştır.

Emile Zola detay vermez ancak Bonnemort Cecile’i boğarken muhtemelen onun yüzünü görür, gözlerinin içine bakar.

Bonnemort’u, dünya tatlısı bir genç kadını bu kadar vahşi bir şekilde öldürmeye sevk eden itki nedir?

“Karıncayı bile incitmez” denen kendi halinde yaşlı bir adam, nasıl böyle soğukkanlı bir katile dönüşmüştür?

Bu vahşi cinayet sahnesinde izlediğimiz şey sınıf kinidir. Kişisel özelliklerin önüne geçen ve toplumundan yapılmış bireyde ortaya çıkan derin bir sınıf kini izleriz.

Sınıf kini çoğunlukla sınıf kini olarak ifade edilmez. Her şeyin altındaki sınıf kini, kültür unsurlarının dolayımıyla görünür olmaktadır. Süreğen ve derinleşmiş eşitsizlik koşullarında devamlı üretilen ve büyüyen sınıf kini, eşkal değiştirerek kimliğin çeşitli kisveleriyle ortaya çıkmaktadır.

Asgari ücretle çalışan inşaat işçisi, sınıf kinini holding patronuna karşı değil kolunda dövme var diye büro çalışanına, bira içtiği için mühendise, arabası var diye doktora karşı beslemektedir. Zavallı hamal, bu halde olmasının sorumlularına oy verirken sınıf kinini kolunda dövme var diye büro çalışanına yöneltir.

Ezilenlerin sınıf kini, egemen sınıfa değil eğer dindar ise Cumhuriyetçi- laik orta sınıfa, laik-Cumhuriyetçi ise fakir dindar kişilere yöneltilmiştir.

Sınıf kinini kontrol eden, siyasal gücü eline alır. 21. yüzyılda dünyada sermaye sınıfının ve bunun yerel bir uygulaması olarak Türkiye’de siyasal islamcıların en büyük başarısı, ezilenlerde kaçınılmaz olarak oluşan ve biriken sınıf kinini, sınıf ekseninden sıyırıp kültürel eksene aktarabilmiş olmalarıdır.

Emek sermaye çelişkisinin gündelik yaşama bir yansıması olan sınıf kininin ekseni, din-laiklik eksenine oturmuş ve okun ucu yanlış yerleri göstermektedir.

Bu koşullarda emek-sermaye çelişkisinin keskinleşmesi doğrudan doğruya ezilenlerin kurtulmasına yol açmayacaktır. Böyle bir durumda ezilenlerin kurtulabilmesi, çelişkinin keskinleşmesine değil, sınıf kininin ekseni ve yönünün değişmesine bağlıdır.

Yüz milyonlarca dolar serveti olan sermayedara değil, kolunda dövme olan asgari ücretli işçiye, tiyatroya giden öğrenciye, plajda bikini giyen orta sınıf kadına yönlendirilmiş sınıf kini, egemenlerin en büyük servetidir.

Toplumsal devrim, Bonnemort babanın ellerinde cisimleşen sınıf kininin bilince dönüşmesi ve zavallı Cecile’lere değil sömüren sınıfa yönelmesinden başka bir şey değildir.

Toplumsal devrimler ancak sınıf kininin sınıf kini olarak yaşanıp doğru yere yöneltilmesiyle olanaklıdır.

(Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 4. Cilt)

Taylan Kara



818 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page