2016'DAN
Ve bütün bu “tuhaf ötesi” olaylar olurken gıkını çıkarmayan ve hatta “ee ne var ki bunda?” diyerek destekleyen yazar-şair-okurlar, toplumun yolsuzluğa, haksızlığa, hırsızlığa karşı ses çıkarmamasından yakınıyor!
**
Bertolt Brecht’in tamamlanmamış bir romanında şöyle bir öyküden söz eder. Zengin ve yaşlı bir adam, dünyadaki yoksulluk ve kötülüklere çok üzüldüğü için vasiyetinde bunların nedenini araştıracak bir enstitü kurulmasını ister. Oysa bunların nedeni kendisidir.(*)
Kültür Bakanlığı’nın örtülü ödeneğini dağıtması için gizlice görevlendirilen kurul üyesi kişi, şeffaflığın öneminden söz ediyor!
Kültür Bakanlığı’nın örtülü ödeneğinden para yardımı alan şair-yazar, kömür dağıtılarak seçmenin kafalandığından şikayet ediyor!
Ortaokul kompozisyon yarışmaları dahil bütün edebiyat ödüllerinde jüri üyeliği yapan kişi, çok sesliliğin önemini anlatıyor!
Ahbap çavuş ilişkileriyle verildiğini herkesin bildiği edebiyat ödüllerinde yıllarca “ahbaplık” ve “başçavuşluk” yapmış kişi, ödüllerin kalitesizliğinden yakınıyor!
Bir jüri üyesini, bir ay önce “edebiyatımızın duayeni” ilan eden şair, beklediği ödülü alamayınca aynı kişinin aslında 30 yıldır edebiyata zarar verdiğini ilan ediyor!
Bir ıslıkta iktidarın sofrasına tıpış tıpış gidip gerdan kıran şair, bağımsızlıktan ve muhaliflikten söz ediyor!
Fransızca bilmediği halde Fransızca çeviri kitabına ödül veren kişi, TÜBİTAK’ın başına hayvanat bahçesi müdürünün atanmasını eleştiriyor!
”Bu edebiyat piyasasının oluşmasının sorumluları kimdir? “diye sorulsa, yanıt olarak sayılacak 3-5 kişiden birisi olan şahıs, edebiyat ortamının kalitesizliğinden söz ediyor!
Yıllarca, çok satması için yazılmış vasat kitaplara talep yaratmayı kendisine iş edinmiş pazarlama mümessili profesör, Türkiye’de kitap eleştirisinin olmamasından yakınıyor!
Üyesi olduğu seçiciler kurulunda, kendi başkanına ödül veren jüri üyesi, ödül dağıtımının adaletsiz olduğundan söz ediyor!
Bir yıl önce güle oynaya bir edebiyat ödülüne katılan şair, ödülü alamayınca o ödüle aslında hep karşı olduğunu ilan ediyor!
Yıllarca piyasanın en çok satan, en prestijli kitap ekinde edebiyat piyasasının trafik polisliğini yapan yazar, şimdi çıkıp edebiyatın bozduğundan şikayet ediyor!
***
Ve bütün bu “tuhaf ötesi” olaylar olurken gıkını çıkarmayan ve hatta “ee ne var ki bunda?” diyerek destekleyen yazar-şair-okurlar, toplumun yolsuzluğa, haksızlığa, hırsızlığa karşı ses çıkarmamasından yakınıyor!
(*) Martin Jay, Diyalektik İmgelem, Belge Yayınları. Aktaran Cengiz Gündoğdu’ya teşekkür ederim.
Taylan Kara
Değerli Kara,
Acıları içinde debelendiğimiz yerel ve küresel açmazlarımız için çok önemli bulduğum ve bir başka makalenizde(https://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/muhaliflerin-icindeki-iktidar-ahlaki-baskasinin-gozundeki-kiymik-kendi) özlü bir biçimde ifade ettiğiniz 'muhalif'lerin içindeki 'iktidar ahlakı' , tanı koyucu bir saptamadır. Tırnak içine alınmış olduğu üzere bu “muhalifler” elbette tatlı su muhalifleridir. Mış gibi muhalifler, muhalif kavramına, uğramış oldukları işkenceyle, kanla, canla, mahpusluk, açlık, sürgünlük ve envai yoksunlukla saygınlık kazandırmış gerçek muhaliflerin, sıfır riskli itibar sömürücüsüdürler. Bunlar sadece edebiyatta değil , politikada da her daim iktidardır.
Yukarıda bahsettiğim makalenizdeki diğer önemli teorik saptamanız :” Bu “muhalif”lerin ahlakı ile iktidarın ahlakı arasında hiçbir fark yoktur. İki düşünce-hareket-topluluk, ahlaken ayrışmıyorsa, birbirlerinden farklı ahlaki değerleri yoksa, diğer alanlardaki farklılıkları sadece birer detaydan ibarettir.” şeklinde yapmış olduğunuz saptamadır.
Ahlakla ilgili bu saptamalarınıza neden nacizane…